Gezi Günlüğüm #1 | Eskişehir - Kütahya

Herkese merhaba! Adından da anlaşılacağı üzere blogumda yeni bir seri başlıyor. Gezi günlükleri serisi! İlk olarak Eskişehir-Kütahya ile başlayacak olan gezi serimin devamında hangi iller gelir bilmiyorum ama umarım okurken zevk alacağınız yazılar haline gelir. O zaman hepimiz hazırsak ilk yazıyla başlayalım değil mi?

Aslında her şey oda arkadaşımın hadi 29 Ekim tatilinde sizi bize (Kütahya'ya) götüreyim demesiyle başladı ve üç kafadar kendimizi orada bulduk. 

26 Ekim Cuma Sakarya'dan Kütahya otobüsüne bindik ki ne binmek. Ucu ucuna yakalayacağımızı fark edince bizde bir curcuna koptu koştur koştur otogara gittik ki ne görelim araba daha gelmemiş! Hepimize bir rahatlama geldi ama bu adrenalinle otobüse bindik sonrası akşam Kütahya'daydık. Yorgunluk bir yana dursun biz hala Eskişehir'de nereleri gezsek diye düşünüp rotamızı belirledik. Sabah tren garına gittiğimizde yine bir koşturmaca trene yetişemezsek gün heba olacak. Eskişehir gezimiz iptal olacaktı biz yine maraton koşar gibi koşuyoruz tabi. Hava da acayip soğuk. Herkes tuhaf bakışlar atıyor bu soğukta 3 kız deli gibi koşuyoruz falan ama yetiştik. Perona bindik falan ama o an tek pişmanlığımız biletlerimizin çıktısını almamak oldu. Bir daha ki gezimiz için aklımıza bunu not ettik tabi. Bir saatlik tren yolculuğundan sonra nihayet Eskişehir'deydik. Tabikii ilk hedefimiz Porsuk Çayıydı. Ondan önce biraz sokaklarda gezindik. Dedikoku yapan ablaların heykeline rastladık. Hemen telefonlar ellere ;

sonuç olarak böyle bir fotoğraf çıktı.  Sokaklarda biraz gezindikten sonra Porsuk Çayının olduğu yere gidip fotoğraf çekildikten ve çektikten  sonra -yazının başındaki fotoğraf- Beyza'nın önerisiyle ikinci el ve sıfır kitap satan İnsancıl Kitapevini aramaya başladık. Biraz zor bulduk ama bulduk. Kitapevinin içinde kendimizi kaybetmekle kalmayıp hepimiz kitap alıp çıktık. Ben Sadık Hidayet'in Kör Baykuş kitabını kızlar da kendi ilgi alanlarına göre kitaplar aldı ve rotamızı odun pazarı evleri - mum müzesine doğru çevirdik.

Yolda çok güzel cam sanatları sergisi gördük. Sizlere göstermek üzere yine birkaç fotoğraf çektim.

Cam sergisini geçtikten sonra mum müzesine gidelim dedik fakat tur gruplarıyla denk geldiğimiz için acayip bir sıra vardı biz de vakit kaybetmemek adına Odun Pazarı Evlerinin olduğu yöne dönüş yaptık.

 Ev mimarileri ve fotoğraf çekilecek alan bakımından çok güzel olmasıyla birlikte biraz da pahalıydı Odun Pazarı. Gezerken zevk aldık ama uzun uzadıya vakit kaybettirecek bir alan olmadığı için normalde yetişemeyeceğimizi düşündüğümüz Sazova Parkı'na gitmek üzere hareketlendik. Belkide gezi noktalarımızdan en çok sevdiğim kısım Sazova Parkıydı. 

İlk olarak Şatoya gidiş yolunda birçok güzel şeyin bulunduğunu söylemeliyim ne yazık ki fotoğraflarını çekmemişim. Bizim aklımızın takıldığı kısım Şato olduğu için hızlı hızlı oraya doğru yöneldik ki fotoğraf çekilirken başımıza gelen komik ve biraz da sinir bozucu bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Şatoya girmeden önce birkaç fotoğraf çekilirken çocuğun biri yanımıza gelip arkadaşımdan fotoğrafımızı çeker misiniz? diye rica etti. Arkadaşım fotoğraflarını çektikten sonra çocuk ben de isterseniz sizin fotoğrafınızı çekebilirim dedi ki zaten biz de fotoğraf çektirmek için etrafa bakındığımızdan hemen kabul ettik. Buraya kadar her şey normal. Fotoğraflara baktığımızda çocuğun bizi çektikten sonra selfie yaptığını gördük ve bizi bir kahkaha krizi tuttu tabi. Bütün gün gezerken o arkadaşı anıp güldük :D Sağ olsun kendisi bizi iyi eğlendirdi. Neyse bu olaydan sonra şatonun içine girelim bir görelim dedik. Masal şatosu olduğundan içinde genelde masal karakterleri bulunuyor. 

Derken zaman çok çabuk geçti akşam oldu. Artık üç kafadar için eve dönme vakti oldu tabi. Bla bla burada eve döndük vs. Ertesi gün Kütahya gezimiz için çıktık yola. İlk olarak Odun Pazar Evlerini aratmayan -şu an adını hatırlamıyorum- bir yere gittik. Bakınız; 

Daha sonra Kütahya'ya gelip de gitmemek olmaz diyerek Kütahya Porselen'e uğradık.  Öyle güzel şeyler vardı ki. Tabiki oradan annelerimize birer hediye alarak çıktık. Son olarak meşhur vazoya selam verip eve dönüş yolunu tuttuk. Gezecek bir rotamız daha vardı fakat ertesi gün erken saatte otobüsümüz vardı ve biz aşırı yorulmuş olduğumuz için gezimizi sonlandırdık.  Böylece sizlere anlatacağım gezimin de son fotoğrafını çekmiş oldum. Son olarak söylemem gereken şey bu gezide beni en çok mutlu edenin canım oda arkadaşlarım Beyza ve Rabia olduğu. Onlar olmasaydı asla bu kadar zevk alamaz ve bu yazıyı yazmadım. İyi ki varsınız. Birlikte gezdiğimiz nice rotalarımız olsun! 💜 

Yazım hakkında fikirleriniz aşağıya yorum olarak bırakmayı unutmayın!

Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle..

İnstagram : daisyandbook