İyi Aile Yoktur | Kitap Yorumu

Yazar : Nihan KAYA

Türü : Psikoloji, Eğitim, Aile

Baskı Tipi: Karton Kapak

Sayfa Sayısı: 288

Seri Durumu : İyi Toplum Yoktur, İyi Aile Yoktur ve Bütün Çocuklar İyidir üçlemesinin ikinci kitabıdır. Bağımsız olsalar da yazar kitaplarında birbirlerine göndermeler yapmaktadır. 



Herkese merhabalar, sanırım ilk defa bir kitaba incelme-yorum yazarken bu denli heyecanlı ve mutluyum. Öyle harika bir kitap okudum ki herkes okusun, herkes bilsin istiyorum ama öyle kuru kuruya tavsiye olsun asla istemiyorum. Bu kitap için hele. Bol bol kitaptan alıntılar ve toplum üzerine de konuşacağım bir yazı olacağı için, uzun bir inceleme yazısına hazır olun derim. Hadi hazırsak başlayalım.

Toplumumuza baktığımızda çoğu kişi ailesinden memnun değildir. Annem böyleydi, babam böyleydi, bu yüzden böyle oldum. Bundan ötürü şunu yaptım, gibi pek çok şey duyarız. Bu cümlelerden çoğunu ben bile kullandım yalan değil. Çünkü artık kusursuz ebeveyn düşüncesi değişen nesille birlikte kalktı. Ama bizim toplumumuzdaki yerini Nihan Kaya kitabının bir kısmında çok güzel ele alıyor.

“İyi evlat yoktur” doğduğumuz günden beri dünyanın bize tekrar edip durduğu bir cümle. Bu cümle yeryüzündeki insan nüfusunun çoğunluğuna gayet iyi, güzel, doğru, normal görünürken “İyi aile yoktur” cümlesinin söylediğimiz andan itibaren çok kişiye küfür gibi görünüyor.

 

Toplum geneline baktığımızda anne baba kusursuzdur.  Bir örnekle bunu daha iyi anlayalım. Bir çocuk ağladığında suçlu olan anne değildir. Çünkü anne onu harika(!) yetiştirdiği için çocuk tamamen huysuzluğundan, şımarıklığından ağlıyor ve bu çocuğun suçu olarak görülüyor. Ne acı. Çoğu kez şahit olduğumuz senaryolar ki bizler de bu düşünce ile yetiştirilmiş bireyleriz. Anne babaya karşı gelinmez taş olursun! O senin annen baban döver de sever de! Ne safsata ama!

Anne ve babalarımız çocukluklarında yaşamış oldukları görmüş oldukları travmaların çoğunu bizlere fark etmeden miras olarak bırakırlar. Ben annemden bunu gördüm doğrusu bu diye biliyordum. Hem bizim zamanımızda bunlar yoktu. Sık söylenen anne baba sözleridir. Günümüzde baktığınızda birçok anne baba çocuğum çok asi beni hiç dinlemiyor ne yapsam karşı çıkıyor ne desem hayır diyor gibi sözleri sık sık söylüyorlar ki öğretmen olduktan sonra fark etmeden ben de bu söylemleri kullanmaya başlamışım. Çocuklar hiç sözümü dinlemiyor, çok yaramazlar, ben küçükken böyle değildim, öğretmen ne derse dinlerdim, diyorum. Kitabı okumamla birlikte beynimde çakan şimşek ve o korktuğum ebeveynlere dönüştüğümü fark etmem. Ama zehir bir kere kodlarıma işlendi ben de öyle gördüm öyle biliyorum çünkü. Kirlenmiş ve işlenmiş bir zihnin düzeltmesi epey bir zaman alacak gibi.

 

Kitapta en çok dikkatimi çeken ve öğretmenliğe başladığım zamandan beri hep düşündüğüm şey “Çocuk ailenin malıdır.” Düşüncesi güzel bir şekilde işlenmiş. Çocuk dünyaya kendi öz iradesi dahilinde gelmez. Onun doğmasını isteyen anne ve babadır. Fakat doğduktan sonra iş tam tersine döner. Çocuk sanki kendi doğmak istemiş de anne ve baba zorla onu dünyaya getirmiş gibi bir tutum sergilerler.  En ufak bir şeyde suç çocuğundur. Çünkü ailede en güçsüz ve gözden çıkarılacak ilk kişi odur.

Bu noktada velilerimde de sık sık gözlemlediğim bir durumdan bahsetmek istiyorum. Veli toplantılarından sonra bireysel görüşmelerde hep, “Hocam ben böyle istiyorum, matematikte iyi olsun, arkadaşlarıyla iyi olsun. Her şeyi kendi yapsın.”  İyi de sor bakayım bir çocuğa o öyle istiyor mu? Boş bir kâğıt mı ki çocuk sen öyle istiyorsun diye her şeyi yapsın. Zorla çocuğa ağlata ağlata ders çalıştıran üstüne şikayet etmek için beni arayan “Hocam ben kızdım bağırdım (büyük ihtimalle şiddet de uyguladı ama bana diyemedi) ama bu yine beni dinlemiyor ödevini yapmıyor. Hiç istediğim gibi bir çocuk değil” diyen bile duydum. İstediğim gibi değil derken? Sanırım biz çocuğu ısmarlıyoruz o şekilde geliyor. Gerçekten ne kötü bir düşünce değil mi “istediğim gibi bir çocuk değil” Düşünsenize çocuğunuza bunu diyorsunuz. Çocukta büyük ve kaldırması zor bir travma sebebi gerçekten. Bunu maalesef kendi babamdan da duymuştum. Yeğenim biraz hareketli ve idare edilmesi zor bir çocuk. Annemle konuşurken “hiç istediğim gibi bir torun olmadı. İstediklerimi yapsa ben ona neler yapacağım.” Dedi. Ama onun ve bizlerin unuttuğu bir şey var. Çocukların kendi düşünceleri, iradeleri ve duyguları var. Onlar oyuncak değil, robot değil veya bizim malımız olan bir nesne değiller. Yani hiç üzülmeyerek söylüyorum hiçbir zaman sizin istediğiniz gibi bir çocuğunuz olmayacak ki olmamalı da.

Nihan Kaya bunu kitapta şöyle özetliyor:

“Çocuklar sizin kafanızdaki işleri uyguladığınız, ‘Tamam, bunu da yaptık,’ deyip ‘yapılacak işler’ listesindeki haneye çizik attığınız varlıklar değildir.”

 

Kitapta beni en çok sarsan şeylerden biri de anne babamızın yaptıklarını kabullenmemizin de bizim suçumuz olduğu vurgusuydu. Annem yüzünden bundan vazgeçtim, babam yüzünden bunu istemedim gibi hayatımızda yaptığımız değişikleri kendi irademiz dahilinde yaptığımız ve suçlusunun biz olduğumuz söyleniyor. Başkasına suçu atmak her zaman çok kolay. Kitapta ilk olarak bundan bahsedildiğinde yanlış okuduğumu sanıp cümleye bir kere daha baktım. İnanamadım bir kez daha. Sonra kafama dank ettiğinde düşünmeye başladım. Çünkü bazı şeyler için ben de ailemi suçlayan kişilerdendim. Üzerinde tekrar düşündüğümde aslında kendimde onu yapacak cesaret yoktu ve vazgeçmek kolay gelmişti. Suçlayacak kişiler de hazırdı. Doğruydu. Ama bunu kabul etmek şak diye olan bir şey değildi tabi. Kitabın ortalarında doğru gerçekten ya bu açıdan hiç bakmadım diye düşünürken kabul eder hale gelmiştim. Başkaları ne söylerse söylesin sonuçlarına biz katlandığımız ve eylemi biz yaptığımız için suçlu olan bizlerdik.

 

Son olarak şunu sordum kendime. “Tamam iyi aile yok ama iyi aile nasıl bir aile ki biz iyi aile yok diyebiliyoruz?” Bütünüyle çocuğuna çocuk gibi davranan, hiç ruhsal yaralar almamış bir aile var mı toplumumuzda? Bana çok uzak bir düşünce gibi geliyor bu.

Çünkü bizler bazı şeylerin farkında olsak dahi o doğruları uygulamakta zorlanan birey yapısına sahibiz. Ne yazık ki onlardan birisi de benim ki bu kitabı okudukça ne çok yara aldığımı doğrusunu bildiğim halde inatla yanlış olanı kendi doğrummuş gibi kabul ederek gerçek doğruyu görmezden geldiğimi fark ettim.

İyi Aile Yoktur kesinlikle toplumda herkesin okuması gereken bir kitap. Tümüyle kabullenemesek bile kulağımızın bir yerinde küpe olması adına güzel bir kitap. Bu kitaba dair en büyük üzüntüm biri ile tartışarak okumak istememdi. Tek başıma okuyup içimde patladı düşüncelerim. Bir kısmını burada sizlerle paylaşarak azaltmaya çalıştım. Umarım okurken sıkılmamışsınızdır ve kitap bir sonraki alınacak kitaplar listenize eklemişsinizdir.

Yeni yorumlarda görüşmek dileğiyle. Sağlıkla kalın 😊

4 yorum:

  1. nihan kaya yo hepimiz seviyoruz galibaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç bir yazar okuduğum ilk kitabı. Bakış açısı yenilikçi. Sanırım ondan çekiyor da kendine.

      Sil
  2. Bu kitap ve İyi Toplum Yoktur bayadır elimde olan kitaplar. Şimdi okumak için baya iştahım kabardı. :) Güzel bir inceleme olmuş, emeğine sağlık. Söylediklerine katılıyorum ve şunun altını çizeceğim; bence en en en büyük problem de zaten hataları kabullenmemek. Ebeveynlerin 'ben en doğrusunu biliyorum' kafasıyla yetiştirilen çocuklar da sonra kendi çocuklarına aynısını yapabiliyor. Bilinçli olmak bilinçli olmak diyoruz ama insanın kendini yargılaması ve hareketlerine çekidüzen vermesi en tıkanılmış aşama gibi görünüyor. Yani daha doğru davranışı yapma aşamasının bile çok öncesindeyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlkay, kesinlikle bizim toplumumuzun genel problemi hataları kabullenememek. Bireyler asla hatalarını kabullenmiyorlar. Yapılan hata küçük bile olsa hemen dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyoruz. Bu ben ya da başkaları hepimizde bunun olduğunu düşünüyorum. Ne güzel söylemişsiniz bilinçli olmak için bilinçli olmak. Bunu zihnimizde biliyoruz ama davranışsal olarak ne yazık ki bu böyle olmuyor. Bizler genel olarak hataları başkalarında çok çabuk bulsak da kendimizde hatalı olanın ne olduğunu bir türlü göremiyoruz. Görsek dahi kabullenemiyoruz. Söylediğiniz gibi kendimize çekidüzen verme aşaması epey bir kusurlu.

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.