Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli | Kitap Yorumu
Livaneli kitabın teşekkür kısmında kitabın asıl temelinin "İnsanların duyguları olmasaydı her şey ne kadar kolay olurdu." cümlesi olduğunu söylüyor. Kitabı okurken aslında bu cümlenin gram aklıma gelmediğini söyleyebilirim. Daha çok başka teoriler üretmek ile meşguldüm. Tabi kitabı bitirdiğimde tüm bu teorilerim fos çıktı.
***
Livaneli ile ilk tanışmam Elia ile Yolculuk kitabıyla olmuştu fakat şunu söyleyebilirim ki o kitapla Kardeşimin Hikayesi arasında gerçekten gözle görülür bir fark. Ben asıl tanışma kitabımı Kardeşimin Hikayesi olarak görüyorum. Gerçek anlamda kalemini bu kitabıyla gördüm.
Kitap şu şekilde başlıyor:
İkiz kardeş olan Ahmet ve Mehmet'ten Ahmet, sakin bir kasabada hayat sürerken o sakinliği bozan bir şey oldu ve arkadaşı Arzu'nun öldürüldüğü bir cinayet işlendi. Cinayet herkesi şoka uğratırken Ahmet bu olay süresince bir gazeteci ile tanıştı. Ahmet'in garip kişiliği bu gazetecinin dikkatini çekti. -tabi başlarda uzak durdu- Ahmet ilginç hikayeleri ve varsayımlarıyla bu genç kızın dikkatini çekti ve daha önce yapmadığı bir şeyi yaptı ona ikiz kardeşi olan Mehmet'in hikayesini anlatmaya başladı. Peki Mehmet'in hikayesi anlatılırken cinayet çözülebilecek ve Arzu'nun katili bulanabilecek miydi dersiniz?
Bunun cevabı elbetteki okuduğunuzda verilebilecek bir cevap..
****
Ahmet karakteri, oldukça değişik bir karakterdi. Kendini tüm duygulardan arındırmış ve hissizleşmiş. Açıkçası karakter benim çok ama çok tuhafıma gitti. Alıştığım tüm karakterlerden çok ama çok farklı. Kitabın ana temasının duygusuz insan olduğunu düşünürsek karakter oldukça bu temaya uygundu. Alışkanlığımın dışında olduğundan ben pek kendisine ısınamadım açıkçası. :'(
Livaneli'nin oldukça yoğun bir kalemi var. Bu beni başlarda açıkçası biraz sıktı. Olay kesilip karakterin kafasındaki başka olaylara geçiş yapıldı ve bunu sürekli betimlemeler ve düşünce geçişleriyle yaptığından ötürü diyalogsuzluk beni bir müddet sonra sıkmaya başladı. Ana olaya ulaşana kadar yaklaşık 100-150 sayfa kadar hazırlanma bölümü vardı. Kendi kendime sürekli bir kitap son bölümünde bile değişebilir temennileri ile okudum gerçekten öyle de oldu. Ana olayın gelmesiyle kitap resmen benim için başka bir boyut atladı.
Herkes Gonca bu kitabı çok beğendim muhakkak oku falan deyince kitaba karşı aşırı bir beklentim vardı başta da sıkılınca eyvah dedim bende bir sıkıntı var sanırım. Niye böyle oldu? cümleleri eşliğinde bir sorgulama başladı haliyle. Ta ki ana bölüm girene kadar.
Oha oha! nidaları bana eşlik ederken kitabın gerçekten başka bir boyuta geçtiğini fark ettim. Çok ilginç ve hiç beklemediğim bir sonla bittiği için bir 10-15 dakika kadar kendime gelemedim. Baştaki bütün o sıkıcılığını unutturup bana güzel şeyler için sabretmeyi öğreten bir kitap oldu aslında. Şimdi düşünüyorum kitabın başında biri bana tavsiye eder misin diye sorsa tereddüt ederdim fakat bitirdikten sonra bunu tereddütsüz yapabileceğim kanısına vardım.
Böylece Ocak ayının 5. kitabını da bitirmiş ve sizlere bu yorumu yazmış oluyorum. Yorumlarımda böyle tereddüt yaşamadan önereceğim kitaplara denk gelince aşırı mutlu oluyorum. Umarım sizler de severek okursunuz ve severek okuyacağınız kitaplarla karşılaşırsınız.
Yeni yorumlarda görüşmek üzere! :)
Hiç yorum yok: