Minimalizm : Önemli Şeylere Dair Belgesel | Yorum -gibi bir şeyler-


Merhabalar, uzun zamandır izlemek istediğim bir belgesel hakkındaki yazımla geldim. Biraz sohbet niteliğinde biraz da bilgi nitelikli bir yazı olacağını önden söyleyeyim. Buna göre devamını okumak size kalmış. :) 
Biraz daha derinlere inmeden bilmeyenler için ufak bir minimalizmden bahsetmek istiyorum. Nedir bu minimalizm?
Minimalizm, ilk olarak sanat akımı olarak ortaya çıkmış. İsminden de anlaşılacağı üzere minimuma indirgemek, bir şeyleri ihtiyaç dahiline indirmek olarak düşünebiliriz. 

Sürekli bir şeyleri tüketme halindeyiz. Mesela bir telefon aldık bir üst modeli çıkıyor onu da almak istiyoruz. Bunu neden yapıyoruz? sorusu sorulduğunda çoğu insan mutlu olmak istediğini söylüyor. Peki aldıktan sonra ne kadar mutluyuz? Çoğu kişi için bunlar sadece anlık mutluluklar, tabi bunlar beraberinde doyumsuzluğu da getiriyor. Bu belgesel de hayatımızda sadece gerekli gördüğümüz şeyleri bıraksak mutluluk seviyemizin ne durumda olacağına dair birkaç şey anlatılmış.


Günümüzde bizi mutlu eden şeyleri sayarken tereddüt eder olduk. Çünkü bizi o anlık mutlu eden şeyler bir müddet sonra önceki kadar zevk vermez oldu.  İşte bu noktada buna doyumsuzluk deniyor. Bir şeylerden mutlu olamıyoruz artık. Bunun bir başka nedeni de kendi hayatımızı başkalarının hayatıyla kıyaslamamız. Bu noktada belgeselde çok güzel bir kısım vardı sizlerle paylaşmak istiyorum.


Bakıyoruz  birileri bir şeyler paylaşmış. Voaa! diyoruz ne kadar güzel bir hayatı var. Sadece gördüğümüz bir fotoğraf üzerinden bu kanıya varıyoruz. Bunlar genelde takip ettiğimiz ünlüler üzerinden güzel bir şekilde örneklendirilmişti belgeselde. Bu kişilerin aldıkları ürünler bizi mutlu edecek diye düşünerek onları alıyoruz bu noktada tüketime gidiyoruz. İşte tam  bahsettiğim noktada mutsuzluk başlıyormuş.
Daha fazla eşyaya sahip olmak bizi ne kadar mutlu edebilir? Düşünsenize evinizin her yanı eşya dolu ama baktığınızda ne için aldığınızı unutuyorsunuz. Ben böyle olmaması için genelde bir şeyler alırken kendime hep gerçekten bu şeye ihtiyacım var mı? sorusunu soruyorum. Gerçekten işe yarar bir soru.
Şimdi minimalizmden girdik doyumsuzluktan çıktık. Minimalizm işte bu hayatımızdaki gereksiz eşyalardan kurtulmamızı söylüyor bize. Daha sade bir yaşam tarzı benimsetiyor. 


Yani tamamen kendinizsiniz. Maddecilikten yoksun. Günümüzde ne yazık ki insanların davranışları da yapmacık olduğu için kendilerine katlanmak da zor bir hale geldi. Gerçekten iyi insanlar varsa hayatınızda şanslısınız demektir. Bu yüzden minimalizmi bence insan sadece eşyalar üzerinde değil de insanlar üzerinde de uygulamalı. Gördüğü her hayat tarzına da öyle ağzı açık bakmamalı. Bu noktada Jim Carrey'nin bir sözünü bırakayım :


Neyse bu konu hakkında bence epey bir karışık yorum yazdım. Biraz özüme dönüp goygoyumu yapayım :) Belgeseli izlemeden önce instagram hesabımda bir minimalizm denemelerine girişmiştim. Bakınız ; 

-bunu ne kadar devam ettiririm bilemiyorum- 

Sonra evde kitaplarımı sığdırmak için kitap rafımı düzenleyeyim gereksiz eşyalarımı atayım dedim. Benden ancak bu kadar minimalist olacak ki geçmişe dair anılarımı bulup sadece birkaç eşya atabildim :D Ama küçük alana bir sürü eşya sığdırma konusunda ne kadar iyi olduğumu fark ettim :D Artık yorumu toparlamam gerekirse belgeselin pek çok anlamda ilham vereceğini düşünüyorum. Sadece hayatımızdan bir şeyler eksiltmek anlamında değil mutluluğu ne anlamda gördüğümüzü sağlamak açısından. Tavsiyemdir bir bakın :) Son olarak şunu kulağımıza küpe edelim ve yeni yazılarda görüşelim. ^^


23 yorum:

  1. O kadar araştırıp o kadar başaramadığım bir durum Minimalist yaşam. Kültür, var olan toplum da bunda önemli diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serkan Aydemir, gerçekten zor bir yaşam kültürü. Başarabilenlere saygı duyuyorum. Bizim kültürümüz de bunun üzerinde etkili bu konuda çok haklısınız :)

      Sil
  2. Minimalizm hakkında ciddi boyutta bilgi sahibi degildim kelime olarak kullanımını duydum fakat merak edip inceden inceye araştırmamıştım sayenizde bilgi sahibi oldum teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalem, ne mutlu bana biraz bile bir şey katabildiysem :)

      Sil
  3. Belgeseli izlemiştim ☺️ Ve benim hayatım sadece bir çantadan ibaret maxi minimalistim. 😅

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ozolog, hahaha sanırım ben de maxi minimalistim :D

      Sil
    2. Maximalist mi maxi minimalist misin ? Hiç bir kadını görmedim ki minimalist olsun 😅

      Sil
  4. Bu belgeseli ben de izlemeyi düşünüyorum. Sen izlerken birazcık fikir sahibi oldum gerçi. :D

    YanıtlaSil
  5. Değer görülüyorsan mutlusun. yanında gerçekten karşılıksız sana değer veren insanlar varsa mutluluk budur.

    Birde şu var; "insanoğlu mutlu olmaya gelmedi bu dünyaya" sınav dünyası burası. buda benim düşüncem.

    Bir Aslan açlığını gidermek için güzelim Ceylanı parçalıyorsa bu dünyada mutlu olamazsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarık, düşüncelerinize saygı duyuyorum ama şu açıdan da bakmak gerek; insan yapısı gereği mutluluğu sürekli arar. Bu bizim sınavımız olan dünyada yaratıcımıza ettiğimiz ibadet sonrası içimizde oluşan huzur ve mutluluk da bir nevi bunun göstergesi :)

      Sil
  6. Goncam ne güzel yazmızşın böyle. Ben de belgeseli görüp izleyeyim diye içimden geçirmiştim ama nerdee:) Ama bu fikri hatırlattın bana tenks yuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rabişkoo bence sen seversin. Gerçekten güzel :)

      Sil
  7. Yazdıkların o kadar doğru ki. Ben de bir şeyler alırken "Buna gerek var mı?" diyerekt alıyorum ama elbet arada kendimi mutlu etmek için küçük sürprizler de yapıyorum diyelim :D
    "İnsanları sevin ve eşyaları kullanın, çünkü tam tersi asla işe yaramaz." harika bir söz. Not alıyorum :)
    Ellerine sağlık. Çok yararlı bir yazı olduğunu düşünüyorum. Kendine lütfen çok dikkat et, kucak dolusu koskocaman sevgilerle musmutlu kal! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eylül Su, o ufak kaçamaklar hepimizde var bence :) Ben de asla kırtasiye eşyaları konusunda kendimi durduramıyorum. Geçen dolabımı düzenlediğimde bir sürü defterim olduğunu gördüm. Bu konuda kendimi minimalize etmem gerek sanırım. Söz ise gerçekten vurucu yani.. Böyle kulağa mı küpe ederiz alnımıza falan mı kazırız bilemiyorum uygulanması gerek :)

      Sil
  8. ooooo izlicem saaaol yaptıkların da ne güzelmiş ki aferiiim :)

    YanıtlaSil
  9. İzleyip, etkilendiğim bir belgeseldi. :) Bu belgeselden sonra ben de ufak çaplı bir eşya ayıklamasına girişmiştim. :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birpembesever, bende de öyle bir etki bıraktı. Gerçekten güzel bir belgesel :)

      Sil
  10. Bence insanlar başkalarıyla kendilerini sürekli karşılaştırdıkları için sürekli bu duruma düşüyorlar. Gösterişçilik, doyumsuzluk ve hep ben hep ben. Yüksek ihtimalle çoğu kişi hayatından memnunken bile başkasıyla kendini kıyaslamaya başladığı an hayatı birden o kişiye soluk ve renksiz geliyor. Instagram konusunda ben de aynıyım kişisel hesabımda genelde hiçbir şey paylaşmam aylar geçer bir şey çok hoşuma giderse paylaşırım. Blog hesabımda ise genelde birilerinin işine yarayacağını ya da ilgisini çekeceğini düşündüğüm şeyler paylaşmaya çalışıyorum. Dediğin gibi diğer hikayelere bakınca öykk yani. Bu yüzden çoğu insanı takip edesim bile gelmiyor. Eski samimiyetleri bulmak ne yazık ki çok zor... :( İtifçilik huyunu da zamanla azaltırsın bence :)

    YanıtlaSil
  11. Dert yarıştırma gerçekten çok kötü bir şey ben şeye de sinir oluyorum ya buna mı üzülüyorsun. Ne yapayım başıma daha kötü bir şey gelmesini mi bekleyeyim sana anlatmadan önce. Arkadaşlar arasındaki eski samimiyet yok oldu kesinlikle.

    YanıtlaSil
  12. Bu çok önemli bir konu. İnsanlar doyumsuz olmaya başladı. Gereksiz tüketip zor duruma düşüyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Turgay Aksoy, maalesef çoğu kişi hatta bunun farkında bile değil. Yazıkk :(

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.